15 Ağustos 2014 Cuma

BOŞNAKLAR KİMDİR?



Boşnaklar Kimdir?

"Boşnaklar, Güney Slav ırkından gelen İslamiyet'i kabul etmiş olan bir topluluktur. " diye ifade edilmektedir bir çok kaynakta. Bazı kaynaklarda ise 'Peçenek Türkleri' 'ne dayandığı ifadelerine rastlamak mümkündür. Avrupa'nın göbeğinde, islamiyeti kabul etmiş müslüman bir toplumu hangi Avrupa Birliği üyesi kabullenir? Görmezden gelme çabaları ve hatta doksanlı yıllardaki Bosna Savaşı sırasında ilk bombalanan yerlerden biri Saraybosna Şark Enstitüsü ve Bosna-Hersek Milli Kütüphanesi'dir. Neden acaba? Zengin bir Osmanlı arşivine sahip olması olabilir mi? Avrupa'nin göbeğinde yer alan bu toprakları kendi topraklarıymış gibi gösterme zihniyetinin amacı ne olabilir? Tarihi yok ederek mirası kendilerininmiş gibi mi gösterme çabasındalar? Yıllarca zulümlere uğrayıp göce zorlanmış olan bu insanlar gerçekte kim? 

Boşnak toplumunun en eski kökleri, 2 bin yıl önce Last Glacial Maximum u takiben Balkanlar' da genişleyen antik topluma dayanmaktadır. İslamiyet ile tanışmadan önce Hıristiyanlığın 'Bogomil Mezhebi' ne bağlıydılar. Bogomil; Tanrı'nın sevdiği kulu anlamına gelmektedir. Fatih Sultan Mehmed, Bosna'yı aldığı zaman sadece Katoliklere değil, Bogomil mezhebindeki Bosna Hıristiyanlarına da çok müsamaha göstermiş ve onların devlet hizmetinde yetişmelerini sağlamıştır. İsa'yı Allah'ın kulu olarak kabul etmeleri ve Hz.Muhammed'i (S.A.V.) tanımalarından dolayı Bogomiller, Müslümanlara daha yakın görünüyorlardı. Türk'lerin vicdan hürriyetine hürmet göstermeleri, birkaç asır Katolik kilisesi ile bu mezhep krallarının ve Macarların zulmüne uğramaları sonucu Bogomil Boşnaklar'ın, İslamiyet’i kabul etmelerine sebep olmuştur.

Nitekim Boşnak tarihçiler genel olarak Bogomillik içinde kökenlerini, siyasi ve kültürel kimliklerini aramaktadırlar. Bogomiller hem Katolik, hem de Ortodoks kilisesine direnmiş ve kendi “Bosna Kilisesi”ne sahip olmuştur. Bosna’da Katolik kilisesinin etkisinin zayıflamasını, kendine özgü kavramlarıyla Bosna kilisesinin yayılmasını hoş karşılamayan Papalık, Bosna’ya karşı haçlı seferleri örgütlemiştir. Avrupa'nın güneyinde, düşünce ve inançlarından dolayı Engizisyon Mahkemeleri'nde yargılanmış ve tarihte ilk defa Haçlı orduları Boşnaklara yollanmıştır. Ve son 200 yıldır 1800'lerin başından bugüne kadar Boşnaklar Balkanlarda var olma mücadelesinin içindedir. Avrupa tarafından yok hükmünde bir milletir Boşnaklar aslında. Çünkü Boşnaklar Osmanlı Devletinin Avrupa Hududunun tek Bekçisiydi Macarların Baş belası, Sırpların en büyük düşmanı, Avusturya ve Rus akınlarının tek koruyucusuydu!

Bogomil mezhebine bağlı olan Boşnaklar, savaş kabiliyetleri ve Macarları iyi tanımaları sebebiyle Macaristan ile yapılan savaşlarda etkin bir rol oynamışlardır. Müslüman Boşnaklar her zaman Osmanlı Devleti'nin kuzeybatı hududunu yalnız başlarına savunmuşlardır. Boşnaklar İslamiyet’i kabul etmeleri, devlete bağlılıklarını kanıtlamaları sayesinde Osmanlı Devleti'nin çeşitli kademelerinde görev yapmışlardır, hatta defterdar, kaptan-ı derya ve sadrazam dahi olmuşlardır. Hersekzade Ahmed Paşa (1497-1516) beş kez sadrazamlığa getirilmiştir.

Tarihçi Enver İmamoviç, “Boşnak” kelimesinde 2000 yıldan fazla bir sürekliliğinin var olduğunu ileri sürmektedir. Ona göre, Antik Çağ’da Bosna’da “Poseni” (Boseni) olarak anılan bir İlir kavmi yaşamıştır. İmamoviç ayrıca, Roma İmparatorluğu döneminde Bosna’nın “Bassania” ismiyle anıldığının ispatlandığını ileri sürmektedir. Bunun dışında, 6. ve 7. yüzyıllarda Slavların Balkanlar’a gelmesiyle “Bassania”nın önce “Bosona”, ardından “Bosna” olarak ad değişikliğine uğradığını savunmaktadır. Bu tür tezlerden hareketle, Boşnak tarihçiler, Orta Çağ’da Bosna topraklarında yaşayanların genel olarak “Boşnyani” adıyla anıldıklarını belirtilmektedirler. Boşnyani’den ise “Boşnyak” (“Boşnak”) kelimesi gelişmiştir.

Görüldüğü gibi, “Bosnalı” kavramı, her şeyden önce kökleri geçmişe uzanan etnik ve siyasi bir kimliği ifade etmektedir. Enver İmamoviç’in analizinden ise Boşnakların ne “İslamlaşmış Sırplar” ne de “İslamlaşmış Hırvatlar” olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Ne var ki, bu konuda Boşnak tarihçileri arasında bile bir fikir birliği bulunmamaktadır. Örneğin, tarihçi Mustafa İmamoviç Boşnakları, etnik açıdan güney Slav kökenli, dini ve kültürel-politik deneyim açıdan ise güney Slavlardan farklı bir millet olarak tanımlamaktadır. Gerçekten de, 6. ve 7. yüzyıllardaki Slav istilaları, her şeyden önce Bosna’da yeni bir dilsel ve kültürel kimliğin oluşmasını sağlamıştır. Slavların Bosna yerlileri üzerindeki etkisi o kadar güçlü olmuştur ki, bu ülke Orta Çağ’da tipik bir Slav devleti görünümü vermiştir. Nitekim o döneme ait dilsel ve kültürel nedenlerden dolayı, Bosna’yı oluşturan nüfus Slav olarak adlandırılabilir. Ancak, Bosna nüfusundaki ırksal çeşitlilik olgusu da dikkate alınmalıdır. Tarih içinde Gotlar, Hunlar, İranlı Alanlar ve Avarlar gibi değişik ırklar Batı Balkanlar’a yerleşip, Romalılar ve Slavlar arasına karışmışlardır. Bir Türk kavmi Avarlar, 7. yüzyılda Bizans, Hırvat ve Bulgar orduları tarafından Balkanlar’dan sürülmüştür. Ancak, yapılan bazı araştırmalar, Bosna ve Karadağ’ın bazı bölgelerinde Avarlara ait uzun süreli yerleşim alanlarının mevcut olduğunu göstermiştir. Nada Klaiç, Slavların ilk politik (devlet) örgütlenmelerinde, önemli Avar unsurlarının yer aldığını savunmakta ve Avarlar’ın Bosna topraklarında yaklaşık 200 yıl sürmüş olan yönetiminden söz etmektedir. Klaiç ve diğer bazı tarihçiler, ilk Slav yöneticilerine ait “Ban” ve “Jupan” gibi unvanların, kelime olarak Avarlara ait olduğunu ve “zengin”/ “mülk sahibi” anlamlarına geldiğini de ileri sürülmektedir.

Boşnakların etnik kökeni hususundaki çalışmaların bazıları, onların Balkanlar’da diğer Slav halklarından her zaman ayrı durmaya gayret gösterdiklerini, bütün diğer Slav halkları Ortodokslaşma veya Katolikleşme eğilimi gösterirken Boşnakların Bogomil inancını sürdürdüklerini gösterir. Ayrıca, kültürel özellik olarak da diğer Slavlardan farklı kalmasına, Balkanlar’da tarihî süreç içinde yaşayan Müslüman olmayan Türkler ve sonrasındaki Müslüman Türklerle ilişkilerinin bulunması; Osmanlı Devleti’nin bürokrasisinde Boşnak nüfusun azımsanmayacak oranı ve Boşnak halkının Osmanlı Devleti’ne son dönemlerine kadarki bağlılığı gösterilebilir. Bosna Eyaleti-Vilayeti, Osmanlı idarî sisteminde isyanların yaşanmadığı müreffeh bir vilayet özelliğinde olmuştur.

“Boşnak”, “Boşnyak” etnonimi konusunda çeşitli etimoloji çalışmalarından birisi de bu ismin, söz konusu halkın tarihteki önderlerinden biri olan Bonyak adına işaret etmektedir. Boşnaklar, Osmanlı Devleti idaresinin ardından Güney Balkanlar’da kurulan Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı ve sonrasında kurulan Yugoslavya döneminde Slavlarla daha yoğunluklu bir etkileşim içinde olmuşlardır. Bosna-Hersek’in Yugoslavya’dan bağımsızlığını kazanmasının ardından gelişen yeni süreçte Boşnaklarda özleşme çabaları görülür. Bu çabalar, hem millî hem dinî açıdan söz konusudur.

Boşnaklar Evliya Çelebi’nin deyimiyle, ‘’ Kılıçları ile yatarlar ‘’idi. Kaşgarlı Mahmut’un sözleriyle, “Boşnaklar savaş alanında zırh takmazlar”dı. Kaşgarlı Mahmut (1072-1073) yılında yazdığı Divan-ı Lugat’it Türk adlı eserinde “Bizans-Rum ülkesine en yakın oturan Türk boyu Peçeneklerdir” demektedir. “Başnak” kelimesini de “başında tolgası, sırtında zırhı olmayan er” şeklinde açıklamaktadır. Bizanslı Eflatuncu filozof-devlet adamı (1018 – 1078) Michael Psellos 967-1077 olaylarını anlattığı Khronographia (Vakayiname) adlı kitabında Balkanları tamamen hakimiyetleri altına alan 1050 yılında da bütün Trakya’yı işgal eden Peçenekleri anlatırken çağdaşı Kaşgarlı Mahmut’la aynı ifadeyi kullanıyor: “Peçenekler zırh giymez ve başları miğfersizdir. Kalkan da taşımazlar. Savaşta bağırarak saldırırlar, püskürttükleri düşman askerlerini takip ederek öldürürler. Derin vadilerde ve uçurumlarda yaşarlar. Ölüm karşısında korku bilmezler.”

Bir doğulu bilginin Başnaklar, bir Bizanslı tarih yazarının da Peçenek Türkleri hakkında aynı ifadeleri kullanmaları Peçeneklerle Başnakların aralarında bir köken farkının olmadığını göstermektedir. Türkolog N. A. Baskalov, Türk Menşeli Rus Aile Adları adlı kitabında Peçenek kelimesini Peçe-on-ok şeklinde tahlil edip peçe=bey; arı beyi; Peçenek’in de Onokların beyi anlamına geldiğini söylüyor. Aynı mantıkla hareket ettiğimizde Başnakların Peçenek boylarından biri olduğunu ve Başnak sözünün baş+on+ok’tan kısaldığını kabul etmemiz mümkündür

Bağdatlı Mesudî 941 yılında yazdığı Mürucü’z-Zeheb (Altın Çayırlar) adlı eserinde Hazarlarlla Alanlara yakın ve bunlarla batı arasında 4 Türk kavmi bulunduğunu, bunların en cesurlarının Bacnak olduğunu kaydediyor. Mesudî’nin sıraladığı bu dört boydan Bacgard ve Nükerdeler Macar asıllı Bacnak ve Becneler ise Peçenek boylarıdır. Bütün bu ifadeler Mesudî’de adı geçen Bacnakların Kaşkarlı’nın bahsettiği Başnaklar olduğunu şüphe bırakmamaktadır. Bugün ne sebep ve hangi mantıkla olduğunu anlayamadığımız bir şekilde Boşnak-Başnakların Osmanlı döneminde İslamiyeti kabul etmiş bir Balkan kavmi olduğu fikri ön plana çıkarılıyor. Hâlbuki yine 11. asırda yaşamış bulunan Endülüslü El-Bekrî o asırda İslamiyet’in Peçenekler arasında iyice yayıldığını, hatta Peçenekler arasından İslam dini âlimlerinin çıktığını söylüyor.
11. Asırda henüz Kayı Boyu’nun Osmanlı Devletini kurmadığı göz önünde tutulursa Boşnakların Osmanlı fütuhatı döneminde Müslümanlığı kabul ettiği iddiası boşa çıkmaktadır. Yakın tarihlerde Sırp zulmüne uğramış olan Boşnaklar Müslüman bir topluluktur, ama her şeyden önce Türk’türler.

Dünya üzerinde Türklüğü unutturma çabaları yüzyıllardır devam etmektedir. Bugün Boşnaklar; Türk mü? Slav mı? diye tartışılıyorsa, bu apaçık göstermektedir ki; Boşnakların var olduğu topraklarda Türkler söz sahibi olmaması içindir. Hıristiyan dünyanın neden bu Türklük korkusu diye düşünmeye dahi gerek yok. Ne yazık ki, hatırlanacağı üzere Attila karşısında diz çöküp merhamet dileyen papa 1. Leo  (Bir başka yazımda bunun rivayet olup olmadığını paylaşmış olacağım.) zihniyetinin hala devam ettiğidir. Boşnakların Türk olduğunu aslında ilk Haçlı Seferi'ni Boşnaklara karşı düzenleyerek ispatlayan da bu zihniyetin kendisidir. 1 Mart 1992'de başlayıp 14 Aralık 1995'e kadar devam eden Bosna Savaşı'na neden 3 yıl seyirci kalındığı da aynı zihniyetin göstergesidir. 

Haçlıların baş belası Boşnaklardan intikam alma zamanı gelmişti! Ama bu intikam o kadar kolay alınamayacaktı, çünkü Boşnaklar sonuna kadar savaşmaya hazırdı. Padişahta bunu biliyordu. Ve 1800’lerden 1912 yıllına kadar direniş başlamıştı. 1912’ye kadar Savaşan Boşnakların karşısında Sırplar, Hırvatlar, Ruslar, Avusturya ve Macarlar vardı .

Eğer bugün Bosna’da ve Sancak’ta Doğan Erkek çocuklara Fatih ismi halen koyuluyorsa bu savaş daha bitmemiştir.

Evet, sene 1800’lerin başıydı.
Boşnaklar Napolyon’un saldırılarını püskürtmekle meşgul iken Sırplar “büyük Sırbistan” hayallerini gerçekleştirmek için daha o günlerden harekete geçmişlerdi. 1804’lerde Kara Yorgi’nin kışkırtmasıyla başlayan süreç Boşnaklar için sıkıntılı dönemlerin başlangıcıydı. 1806-1812 Yılındaki Osmanlı –Rus Harbi başlamış ve bunu fırsat bilen Sırplar Boşnaklara karşı çeteler ve ordular kurup saldırılara girişmiştir. Yadar, Rodiyavana ele geçirip soykırımlar yapmışlardır. Sancak Bölgesi’ndeki Boşnak ahali çentiklerin zulmünden kurtulmak için bir kısmı Bosna’ya göç etmişlerdir. Bir Kısım Bosnalı göçmende Kosova’nın Mitroviçe Bölgesine Göç Etmiştir. Boşnakların çaresizliği ve bu süreçte Belgrad’ın Düşmesi de buna eklenince Boşnaklar iyice karamsarlığa bürünmüştür. Çünkü Boşnaklar Belgrad Kalesi’ni kendi huzurları için bir kilit olarak görüyorlardı. 1809 Yıllında Sırplar Karadağlılarla tekrar birleşip Sancak ve Bosna üzerine taarruza geçmişlerdir. Ve bu taarruzlar Boşnaklar tarafından geri püskürtülmüştür. Karadağ ve Sırbistan’ın birleşmesi engellenmiştir. 1812 de Bükreş Anlaşması imzalanınca Ruslarla olan savaş bitmiş, Sırp ayaklanmaları bastırılmıştır.

Bu sıkıntılı ve kargaşa içinde Boşnaklardan oluşan gizli bir örgüt kurulmuş, Osmanlı devletinin içinde bulunduğu burhanlı dönemi göz önünde bulundurarak gizli görüşmeler toplantılar düzenlemişlerdir. Bu toplantılar Sultan Abdülaziz’in en güvendiği adamlardan biri olan Cevdet Paşa tarafından çok olumlu karşılanmıştır. Bu toplantıları haber alan Sırp ve Avusturyalı yetkililer kuşkulandıkları ve araştırdıkları halde bir kelime dışarıya sızmamıştır. Boşnak Meclisinden ortak bir metin hazırlayıp Padişaha ulaştırmışlardır.

Hubb-ül Vatan Minnel İman” demiştir. Boşnaklar bu ortak Bildiride !
(Vatan Sevgisi İmandan Gelir)
"Para için askerlik etmek bizim dinimize yakısmaz. Biz askerlik vazifesini ancak din ü devletimiz için ifâya’ya borçluyuz. Erkan-ı Vilâyet böyle münasib görmüs, Kaza-i Erbaa tüm müftülüklerde fetva vermiştir bu toplantı kararı tüm balkanlarda duyrulmuştur ve tüm Müslüman teba ileri haykırışa geçmesi için harekete geçilmiştir ve biz yoldan dönmeyiz " diye padişaha bildirmişlerdir.

Kısa sürede Boşnaklar 3 tabur asker teşkil etmiştir. Karşı saldırıya geçilmiştir ve Sırplar püskürtülmüştür.
Bu olanlara tanıklık eden Cevdet Pasa,Tezâkir adlı eserinde bu olayı Boşnakların iyi ve güzel ahlâklı, dindar, itikadı sağlam, cesur ve ulemaya hürmetlerinin ise fazla olduğundan bahsederek yapılacak askerî düzenlemelerde başarılı olacağına dair kanaatini belirtmektedir.

Balkanlarda günler geçtikçe halk arasında cereyan eden olaylar artıyor ve bir barut fıçısını andırıyordu ve bunu gören dış devletler durumu değerlendirmek için Osmanlının iç işlerine karışmaya başlıyordu Boşnaklar ise, “aysız yıldızsız kalmak istemiyorlardı” Bu Sıkıntılı süreçte ellerinden gelen ne varsa yapmaya hazırlardı. Bu süreçte “Büyük Bosna Hersek isyanı” patlat verdi. Bunu kullanmak isteyen Almanya, Avusturya ve Rusya devletlerinin başvekilleri Berlin'de bir araya gelerek Osmanlı Devleti'ne bir nota vermeyi kararlaştırdılar. Osmanlı Devletine İç işlerine karışmak istemediklerini Bölgedeki karışıklığın giderilmesi gerektiğini söylüyorlardı ve yapılan görüşmelerde Avusturya başvekilinin adıyla Andrassy Layihası diye bilinen 31 Ocak 1876 tarihli metinde şu hükümleri sundular Osmanlı Devleti’ne:
  1- Hıristiyanlara tam bir din serbestliği
  2- Vergilerde düzenleme
  3- Kadastro ıslâhatı
  4- Hıristiyanlarla Müslümanlardan bir meclis teşkili
  5- Vergi gelirlerinin sadece mahallî ihtiyaçlar için kullanılması

Osmanlı Devleti tarafından kabul edilen bu düzenlemeler bu sefer isyancılar tarafından kabul edilmedi ve bölgedeki tüm askerlerin çekilmesi istendi. İsyancılar 5 maddeyi kabul eden Osmanlı Devleti’nin Zaafını gördüklerini ve tüm isteklerinin yerine geleceğini düşünüp Boşnak ve Müslüman tebaaya saldırılarını sürdürüyorlardı. Birçok mal gasp edildi ve birçok cinayetler, tecavüzler gerçekleştirildi. Bu sıkıntılı süreçte bir grup Bosnalı göç etmek istediklerini Osmanlı Devleti’ne illetiler .

İlk Toplu Göç İstanbul’a; 1877 Sonlarında Boşnakların Osmanlı Devletine göç etmek istediklerini belirtikleri dilekçe hakkında Meclis-i Vükela’nın Bosna ve Hersek’te 400 Bin Boşnak’ın bulunduğu ve bu Boşnakların göç etmesi halinde Osmanlı Devleti’nin o bölgedeki egemenlik haklarını ve Askeri gücünü yok edeceğini bildirmiştir. Ayrıca bunların göçleri esnasında gerek devletin gerek kendilerinin birçok problemle karşılaşacakları ve devletin içinde bulunduğu ekonomik zorluklar nedeniyle bunlara gerekli yardımı yapamayacağı, bu sebeplerden dolayı göç etmek isteyen Müslümanların bu istekten vazgeçirilmeye çalışılmasının, ancak buna rağmen göç etmek isteyenlere de olumsuz cevap verilmemesinin uygun olacağına dair mazbatasının arz edildiği hususunda cevap verilmiştir Bosna’da yaşayan Boşnaklara.

Bosna’da başlayan karışıklıklar Boşnak ahaliyi göçe zorladı ve bu göç Kudüs’ten, Basra’ya oradan Libya’ya kadar devam etti. 1877’lerde Avusturya ve Macaristan İmparatorluğunun yaptığı baskılar ve şiddet neticesinde Boşnaklar, Osmanlı Devletinin Nezaretinde göç ettiler.

Boşnaklar, Boşnakça konuşurlar. Türkiye’de ve Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesinde yaşayan Pomakların dili ile bu dil şive farkı hariç hemen hemen aynıdır. Yalnız Pomaklar, Kiril alfabesini kullanırlar ve güney Rusçaya daha yakın olarak kabul edilir. Boşnak lisanı, Sırpçadan alfabe olarak Hırvatçadan bazı kelimeler bakımından farklıdır. Bu 3 dilin gramerleri aynı olup sadece şive farklılıkları görülmektedir. Boşnakçanın söz varlığında Müslüman dünyasının terminolojileri çok fazladır. Bu Müslüman terimleri içinde Türkçenin yeri, tarihî ilgisi ve Osmanlı Devleti’ndeki uzun tarih birliği sebebiyle apayrıdır. Türkçe, Boşnakçanın yapısında sadece söz varlığıyla değil, dil kullanımıyla da vardır. Mesela, Boşnakların bayram kutlamalarında “bajram mubarek olsun” ifadesinin aynen kullanılması buna örnektir.

Boşnakça ayrıca kendine özgü iki yazılış biçimine sahipti. Bunların ilk 'Begovica (ayrıca Bosansika olarak da söylenir) Kiril abecesi; ikincisi ise Arap abecesidir. Bugün, bu iki kullanım da hemen hemen ölmek üzeredir. Çünkü, günümüzde bu kullanımın okur yazar sayısı oldukça azdır. Bugün Boşnakça Latin esaslı alfabesi ile kullanılmaktadır.

Soyları İster Peçenek Türkleri'nden gelsin, isterse Bogomil Mezhebi'nden, Hıristiyan Avrupa'nın istemediği bu insanlar, dinlerini değiştirmiş olsaydı, şimdi Avrupa'nın baş tacı bir millet sayılacakları kaçınılmaz olurdu kanısındayım.

Ama şu bir gerçek ki; Boşnaklar kendilerini Türk hissetmekte ve Türk olduklarını kabul etmektedirler. Fatih Sultan Mehmed'in neden bu insanlara dokunmadığı ve neden Osmanlı'nın tarihten silinene kadar bu insanlara çok güvendiği açıkça şunu da ifade ediyor olsa gerek;

 "Boşnak'ların uç sınır boylarını koruyan Türk Akıncıları'ndan hiç bir farkları yoktur."


Yazan ve Araştıran: 
Harun Aydın
harun@aydinailesi.org

Kaynaklar:
Aktif Mali Müşavirlik - Wikipedia - Serdivan Bosna Sancak - Boşnak Medya - Yard. Doç. Dr. Aydın Budak - 



Yazı ve fotografların bir kısmı veya tamamı iktibas kuralları çerçevesinde kaynak gösterilmeden alınması veya izinsiz kopyalanıp çoğaltılarak kullanılması yasaktır.

www.aydinailesi.org
| © 2014.

0 yorum:

AYDIN AİLESİ
 
AYDIN AİLESİ
Powered by Blogger