24 Ağustos 2014 Pazar

NE OLDU BİZE?



Yüzyıllardır imparatorluklar kurmuş, sayısız devlet yönetmiş olan biz Türkler; her nedense günümüzde kendi kabuğuna çekilmiş, dünya siyasi tarihinde etkin olmayan bir yol izlemekteyiz. Ama neden?... Nedir biz Türkleri kendi içine kapatan?
Hani Türkler korkusuzdu...
Hani Türkler 'Tanrı'nın kılıcı' idi...
Hani Türkler, nerede bir mazlum varsa onun yanında yer alırdı...

Papa'nın diz çöküp, merhamet dilediği Attila değil miydi?..
Kırk kişi ile çin sarayını basan Kürşat değil mi?...
Filistin'i vatan yapmak isteyen yahudilere 'bir karış toprak vermem' diyen II.Abdülhamid değil mi?...
Bir çağ kapatıp, yeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmed kim?...
Rus mitralyözüne karşı, atının üzerinde tek başına  tabancasını çekip hücuma kalkan, Enver Paşa hangi milletin paşası?...
Anadolu'nun küllerinden bir ordu kurup yedi düvele kafa tutarak bağımsızlık savaşını başlatan Mustafa Kemal, kimlerin torunu?...

Peki ya dünya milletleri biz Türklerin kendi soylarını hatırlamalarını istemiyor olabilir mi?

Dünya'nın iki büyük süper gücü olarak adlandırılan Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri'nin kısaca tarihlerine şöyle bir göz atalım:
15.yy 'dan sonra Kristof Kolomb'un Amerika kıtasını keşfi (Piri Reis'in haritasında yer alan günümüz Amerika kıtasının ne işi var?)  ile başta İspanya, Fransa ve Britanya olmak üzere Hollanda, İsveç ve Portekiz'den bir çok insan buraya göç edip sömürgeler kurmuş. Bu sömürgeler arasında yer alan Britanya'ya ait onüç koloni'nin bağımsızlığını ilan etmesi ile günümüz Amerika Birleşik Devletleri'nin temelleri atılmış. Amerika kıtasına, Avrupa'dan giden bu insanlar 16.yy Avrupa'sını neden terk etmiş olabilirler?

16.yy Osmanlı İmparatorluğu padişahlarını sırasıyla hatırlayalım; II.Bayezid (1481-1512), Yavuz Sultan Selim (1512-1520), Kanûnî Sultan Süleyman (1520-1566), İkinci Selim (1566-1574), Üçüncü Murad (1574-1595) ve Üçüncü Mehmed (1595-1603). Evet, Osmanlı İmparatorluğu'nun en parlak dönemi; siyasi kudretin en yüksek olduğu, dünyanın tek süper gücü...
Fransa Kralı I.François'nın annesi'nin, oğlunun Cermen İmparatoru V.Carlos tarafından esir alınması sonucu Kanuni Sultan Süleyman'a bir mektup yazarak yardım istemesi de dünyanın tek süper gücünün 16.yy Avrupası'nda Osmanlı İmparatorluğu olduğunun kanıtı...
Avrupa'da ise o yıllarda halk, fakirlik içinde yaşamakta ve Osmanlı İmparatorluğu'nun izni olmadan Akdeniz'de tek bir ticaret gemisi bile dolaştıramamaktadır. Osmanlı İmparatorluğu'nda ise halk; refah ve zenginlik içerisinde yaşamakta, başta kültür olmak üzere sanat, ilim ve bilime büyük önem verilmekte.
Ne kadar çok günümüz Amerika'sını hatırlatıyor değil mi?...

Günümüz dünyasının iki süper gücünden biri olan Rusya'nın da tarihine bir bakalım; Kiril alfabesinin icat edildiği 9.yy 'dan öncesine ait pek bir bilgiye rastlamak mümkün değildir. Ama bazı kaynaklarda Rusların Türk egemenliği içinde yer aldıklarını görüyoruz. Türklerin yanında sığınmacı olarak gelişen Rus Prensliği, Türklerle birlikte hareket ediyor ve asla ihanet etmeyerek  güçlerinin her gün gelişmesine olanak yaratmış oluyordu. Özellikle Peçenekler ile olan ilişkileri sayesinde askeri gelişimini sağlamış hatta günümüz Rus Askeri teşkilatı bile hala Peçeneklerin etkisini taşımaktadır. Üst düzey Rus ailelerin Kumanlardan kızlarla evlendikleri de görülmektedir. Avarların bölgedeki etkinliklerinin sona ermesinin hemen ardından bölgeye hakim olan Hazarların göz yumması ile Rus Knezliği kurulmuş ve tarihte ilk defa Ruslar devletleşme hareketlerine girişmiş oldular. Altın Ordu (Altın Orda) Devleti'nin yaşayış, kültür ve siyasi görüşlerini de kendilerine örnek alan Ruslar, tıpkı Altın Ordu Devleti'ndeki gibi güçlü bir merkeziyetçi devlet anlayışını benimsediler. Hala günümüz Rusya'sında bu merkeziyetçi devlet anlayışı devam etmektedir. Türklerle her zaman iyi ilişkiler içerisinde olan Ruslar, bölgede egemenliğini sürdüren Kazak Hanlığı ile her nedense bu iyi ilişkilere son verip düşmanca bir anlayış içine girerler. Altın Ordu Devleti'nin tarihten silinmesi ile maddi, manevi tüm zenginliklerin Ruslar'ın elinde kalması, onları güçlü kılmıştı. 1552 yılında Kazan'ın düşmesi ile bölgede artık Türk egemenliği yerini Rus egemenliğine bırakıyordu. Ruslar bu tarihten sonra Hıristiyanlaştırma ve asimilasyon politikalarını izlemeye başlamış oldular.
Kısaca Rus tarihinin de Türkler ile başladığını söylemek mümkün. Türkler'in tarihteki izlerini arşatıran bir çok araştırmacı ve arkeologların çoğunun Rus olması tesadüf olamaz. Ruslar tarihteki izlerini araştırdıkça, karşılarına hep Türk Tarihi çıkmış.

Dünyanın bu iki süper gücü tarihe baktıkça karşılarında Türkleri görmekteler. Türklerin kendi tarihlerini hatırlayıp tekrar yeryüzündeki Türklerin tek bir çatı altında toplanıp birleşmelerini neden istesinler ki...

Türkler zaten İslamiyet'i seçerek müslümanlığı kabul etmiş olmaları, dünya Hıristiyan'larının asla kabul edemeyeceği bir egemenliktir. Zaten biz Türkler sırf bu yüzden asla Avrupa Birliği'ne kabul edilemeyiz. Sırf bu yüzden dünya Türkler'inin birlik olmaları her ortamda engellenecektir. Günümüz dünyasında sınırları isimlendirilmemiş olan imparatorlukların kurulduğunu göremiyor olmamız ne acı. Bir tarafta Amerikan İmparatorluğu (NATO), bir tarafta Avrupa İmparatorluğu (AB) hatta Afrika ülkelerinin bile bir imparatorluğu var (Afrika Birliği). Çin ve Rusya'nın başını çektiği Shangai beşlisi de bir başka imparatorluk...

Yeni kurulan bu dünya düzeninde ya biz neredeyiz?
Nato üyesi olmamız Amerikan İmparatorluğuna bağlı olduğumuzu mu gösteriyor? Ya da Avrupa Birliği'ne girmeye çalışma çabalarımız Avrupa İmparatorluğu himayesinde olabilmek için mi? Yeni Cumhurbaşkanımız Sn.Recep Tayyip Erdoğan'ın da dediği gibi "Bizi de Shangai Beşlisi'ne alın" diyerek yüzümüzü doğuya dönüp neden Çin ve Rusya'nın mı kontrolüne girmeyi hedefliyoruz?

Bize neler oluyor?
Biz Türkler asırlardır içimizde var olan 'Turan' rüyasını bırakıp neden başka rüyalarda kendimizi bulmaya çalışıyoruz? Tarihimize bakıp kendi öz kardeşlerimiz ile neden birlikte hareket edemiyoruz? Gücümüzün farkına neden varamıyoruz? Dünya Türkleri neden bir çatı altında sınırlarına isim koymadan kendi imparatorluğunu kurmayı hedeflemez?
Açıkçası hedefleyemeyiz!..
Daha kendimiz bile kim olduğumuzun farkında değiliz. Soyumuzun nereden geldiğini ve kim olduğumuzu unutmuşuz. Aslında çok uyutulmuşuz...Şarkılardaki gibi kırık aynlaradan söz ettirilmiş tarihimizi öğretenler. Oysa ki geçmişimizdeki parlak aynalar geleceğimizi aydınlatır bizim.

'Tarih Türklerle başlar.'
Yazıyı ilk kullananlardır Türkler; Doğu Anadolu'daki M.Ö. 10 binli yıllara ait bazı mağara resimlerinde bunun ilk örneklerini görebilirsiniz.Günümüzde yaygın olarak kullanılan Latin alfabesinin ilk örnekleridir aslında yüzyıllar önce kullandığımız alfabe. Sümerliler Türk mü, değil mi? diye tartışanlar Türklerin Anadolu'ya 1071 yılında geldiğini kabulettirmiş olanlardır. Türkler Anadolu'ya 1071 yılında değil M.Ö. 10binli yıllarda da geldiğinin ispatıdır aynı zamanda mağarada bulunan bu ilk yazının örnekleri.
Avrupa'ya medeniyeti getirendir Türkler; İtalya'nın Toscana bölgesinde bulunan ilk dönem Roma'sına ait bazı heykellerde ay ve yıldız ile birlikte bozkurt sembollerini görebilirsiniz. Roma Medeniyetinin temellerini atanlardır aslında Türkler.
Hıristiyanlığın sembolü olarak bilinen haç bile daha eskiden Türklerde saflığı ve Tanrı'ya ulaşmayı ifade ederdi. Musevilerin sembolü olan altı köşeli yıldız da Selçuklu döneminde inşa edilmiş olan bir çok yapıda yer aldığı gibi Piri Reis'in de bayrağında kullanılmaktaydı.

Yeni dünya düzenininde kendilerine başrolü seçenler neden Türkler'in özünü hatırlamasına izin versin..
Başrolde olmak varken neden bu imtiyazı bir başkası ile paylaşmayı istesinlerki...

"ey türk; üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe,
senin ilini ve töreni kim bozabilir. Titre ve kendine dön." Bilge KAĞAN


Harun Aydın
harun@aydinailesi.org



Yazı ve fotografların bir kısmı veya tamamı iktibas kuralları çerçevesinde kaynak gösterilmeden alınması veya izinsiz kopyalanıp çoğaltılarak kullanılması yasaktır.

www.aydinailesi.org
| © 2014.

0 yorum:

AYDIN AİLESİ
 
AYDIN AİLESİ
Powered by Blogger